SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

HACC BAHSİ

<< 1378 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

484 - (1378) وحدثنا يحيى بن أيوب وقتيبة ابن حجر. جميعا عن إسماعيل بن جعفر، عن العلاء بن عبدالرحمن، عن أبيه، عن أبي هريرة ؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "لا يصبر على لأواء المدينة وشدتها أحد من أمتي، إلا كنت له شفيعا يوم القيامة أو شهيدا".

 

{484}

Bize Yahya b. Eyyüb ile Kuteybe ve İbni Huce hep bîrden ismail b. Ca'fer'den;, o da Ala' b. Abdirrahmân'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet ettilerki, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Eğer ümmetîmden biri Medine'nin şiddet vs sıkıntısına katlanırsa kıyamet gününde o kîmseye ben şefaatçi yahud şahit olurum»  buyurmuşlar

 

 

(1378) وحدثنا ابن أبي عمر. حدثنا سفيان عن أبي هارون موسى بن أبي عيسى ؛ أنه سمع أبا عبدالله القراظ يقول: سمعت أبا هريرة يقول: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم، بمثله.

 

{…}

Bize ibai Ebî Ömer rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan Ebû Harun Müsâ b. Ebî îsâ'dan rivayet elti. O da Ebû Abdullah El-Karraz'ı şöyle derken işitmiş:

 

«Ben Ebû Hureyre'yi: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu diyerek    bu hadîsin mislini rivayet ederken dinledim.

 

 

(1378) وحدثنا يوسف بن عيسى. حدثنا الفضل بن موسى. أخبرنا هشام بن عروة عن صالح بن أبي صالح، عن أبيه، عن أبي هريرة، قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم:

 "لا يصبر أحد على لأواء المدينة" بمثله.

 

{…}

Bize Yûsuf b. İsa rivayet etti. (Dediki): Bize Fadl b. Mûsâ rivsy«i etti. (Dediki): Bize Hişâm b. Urve. Salih b. Ebî Sâlîh'desı, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen haber verdi. Ebû Hureyre Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Bir kimse Medine'nin sıkıntısına sabrederse...» buyurdu diyerek yukarki hadîsin mislini rivayet etmiş.

 

 

İzah:

Ebû Abdirrahmân, Hz. Abdullah b. Ömer'in künyesidir.

 

Rivayetlerin senedindeki Yuhannes, bir yerde Zübeyr'in âzadlısı, ikinci rivayette Mus'ab'ın âzadlısı diye zikrolunmuştur. Mus'ab, Hz. Zübeyr'in oğlu olduğuna göre baba-oğul ikisine de nisbet edilmiş demektir. Birine nisbet olunması hakikat, diğerine nisbeti dolaylıdır.

 

Lekâi: Alçak, köle, başkasının sözünü anlamayan ahmak ve küçük mânâlarına gelir. Kelimenin müzekkeri (Lûkâi) şeklinde kullanılır. Hz. İbni Ömer bu sözü cariyenin niyetini beğenmediği için söylemiştir. Yoksa cariyenin kendi azadlılarından olduğu mânâsını kasdetmemiştir. Onu Medine'de oturmaya teşvik etmiştir. Çünkü Medine'de oturmakta fazilet vardır.

 

Nevevî diyor ki : «Ulemâ bu babın hadisleriyle ondan önce ve sonra zikri geçen hadîslerde, Mekke'de yaşamanın ve oranın sıkıntısına, maişet darlığına katlanmanın faziletine açık delâletler bulunduğunu, bu faziletin kıyamet gününe kadar devam edeceğini söylemişlerdir. Ulemâ Mekke ile Medîne'de mücavir kalmanın caiz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Ebû Hanîfe ve bir taife Mekke'de mücavir kalmanın mekruh olduğunu söylemiş; İmam Ahmed b. Hanbel ile bir taife ise: Mekruh değil hattâ müstehabdır. Bunu mekruh görenler bıkma, alışkanlık dolayısıyla hürmetsizlik gösterme ve günâha girme gibi birtakım sebepler dolayısiyle mekruh saymışlardır. Çünkü orada işlenen günah başka yerlerde işlenen günahtan daha çirkindir. Nitekim orada işlenen hayrın sevabı da başka yerlerde işlenen hayırdan daha çoktur; demişlerdir.

 

Mekke'de mücâveretin müstehab olduğunu söyleyenler orada yapılan ibâdetlere, kılınan namazlara ve işlenen hayırlara kat kat sevâb verilmesiyle istidlal ederler. Muhtar olan kavle göre Mekke ile Medine'nin her ikisinde mücavir kalmak müstehabdır. Ancak orada günah işlemek ihtimâli fazla ise mücavir kalmak doğru değildir. Ümmetin halef ve selefinden birçok imamları her ikisinde mücavir kalmışlardır. Mücavirin haram olan şeylerden ve bunların sebeplerinden sakınması îcab eder.»